Sık Sorulan Sorular

TÜP BEBEK TEDAVİSİ
Kliniğimizde üniversite ve eğitim / araştırma hastanelerinden alınan Sağlık Kurul Raporları geçerlidir. Bu doğrultuda tüp bebek tedavisinde SGK desteği alabilirsiniz.
Tüp bebek tedavisine karar verildikten sonra, yaklaşık 8-10 gün sürecek olan kişiye özgü yumurta uyarıcı tedavi için ilaç dozu hesaplanır ve protokol planlanır. Günlük cilt altı enjeksiyonlar başlanır ve kadına, aralıklı folikülometri adı verilen ultrason takipleri (ortalama 2-3 kez) için kontrol planlanır. Yeterli sayıda ve büyüklüğe erişen foliküller son çatlatma iğnesi yapıldıktan 35-36 saat sonra anestezi altında toplanır. Bu toplama işleminden sonra laboratuvarda olgun olan yumurtalar ayıklanır ve aynı gün hastanın eşinden alınan spermlerle döllenir. Ardından 24 saat sonra döllenme durumları kontrol edilip oluşan embriyolar 5. güne bazen gelişme durumlarına göre 6. güne kadar takip edilip kadına transfer edilir. Kalan fazla embriyolar hastanın istemine göre dondurularak saklanır.

Bazı özel durumlarda yumurta toplama işleminden sonra spermle döllenen ve takip edilen embriyolar transfer edilmeden hepsi dondurulabilmektedir.

Eğer taze siklus sırasında gebelik oluşmazsa veya transfer yapılmamışsa, takip eden sikluslarda, eğer geriye embriyo kaldıysa donmuş embriyo çözülerek transfer işlemi yapılabilir. Bu durumda hastaya yumurta uyarısı yapılmadan, rahim endometriumunun hazırlanması için genellikle ağızdan östrojen preparatı verilerek ultrasonla endometrium kalınlığı takip edilir ve yeterli kalınlık görüldüğünde, ilave progesteron hormonu başlanarak kaçıncı günde dondurulmuşsa, ona uygun günde, dondurulmuş embriyo çözülerek transfer edilir.
Bu tedavi ayaktan yapılabilen bir tedavi olup, herhangi bir aşamasında hastane izlemi gerektirmemektedir. Tedavi başlayıp günlük enjeksiyonlar evde hastaya tarif edildiği şekilde uygulanır. Ardından yumurta toplama işlemine gelindiğinde, yaklaşık 30 dk süren bir işlem sonrası hasta genellikle 1 saat izlenip evine gönderilir. Embriyo transferi, aşılamada olduğu gibi, ağrısız bir işlem olup benzer şekilde 30 dakika yatak istirahati sonrası hasta günlük aktivitelerine geri dönebilmektedir.
Tüp bebek tedavisi öncesi doktor görüşmesi önemlidir. Bu sırada hastanın ayrıntılı öyküsü alınıp genel fizik ve sonrasında jinekolojik muayenesi yapılır. Bunun sonucuna göre tedavi protokolü belirlenir. Tedavi süresi kişiye göre ve uygulanacak bireyselleştirilmiş tedavi protokolüne göre değişebilmektedir. Kabaca kısa ve uzun protokol uygulamaları yaygın olarak kullanılan yöntemlerdir. Kısa protokol adetin ikinci veya üçüncü günüde yumurta uyarıcı tedavi ile başlar. Hastanın yaş, kilo ve over rezervine göre ayarlanan dozda yaklaşık 8-11 gün süren cilt altı enjeksiyon yapılır. Bu şekilde de gonadotropinlerle uyarı yapılarak en az 3 adet ortalama 17 mm folikül geliştiğinde, olgunlaşmanın son aşaması için yapılan hCG'den 36 saat sonra, tercihan sedative analjezi eşliğinde yumurtalar toplanır (OPU).

Daha sonra IVF/ICSI uygulamasından 24 saat sonra döllenmeleri değerlendirilir. Yumurta toplamadan sonra 3. veya tercihan 5. günde kaliteli olan embriyo/lar kadının yaşına göre bir veya iki adet olarak uterus içine transfer edilir.

Uzun protokolde cilt altı enjeksiyon bir önceki adetin son çeyreğinde başlamakta ve adet başlangıcından itibaren, kısa protokoldeki gibi devam etmektedir.
Tüp bebek tedavisinin ağrılı olan kısmı yumurta toplanma işlemidir. Lokal anestezi veya genellikle sedatif analjeziklerle hasta kısa süreli genel anestezi verilerek ağrısız bir şekilde gerçekleştirilebilmektedir.
Tüp bebek hizmetleri ile ilgili fiyat bilgilendirmeleri yasal sorumluluklar çerçevesinde web sitemizden yayınlayamıyoruz. Fiyat bilgilerini öğrenmek için klinik numaralarımızdan bizlere ulaşarak bilgi alabilirsiniz.
Yumurtlama dönemini kontrol etmek.
Uygun kiloda olmak için fazla kilolarınızı vermek.
Hareketli yaşam stili benimsemek .
Beslenme düzenini sağlıklıya çevirmek.
Stres yapmamak.
Eşlerin beraber doktor kontrollerinin yapılması.
Artarlar, çünkü gebelik oluşturabilmek için birden fazla embriyo transfer etmeye meyilli olunur. Ancak, yasal düzenlemeler nedeniyle zaten en fazla 2 embriyo ama çoğunlukla 1 embriyo transfer ederiz, bunun sebebi de artmış çoğul gebeliklerde erken doğum ve prematürenin riskleri daha fazla sıkıntı oluşturabilir. Bu nedenle gebelik oranlarını arttırmaya çalışırken, bir yandan da bu riskleri arttırmamaya çalışır ve bir denge oluşturmaya çalışırız. Sonuç olarak ikiz ve üçüz gebelikler tüp bebek tedavisi sonrası daha sık görülürler, ama ideal olan tüp bebek tedavisinin asıl amacı; canlı ve gününde doğan tek gebeliktir.
Tüp bebek tedavilerinde embriyo transferi en son etaptır. Biz embriyo transferini yaptığımız süreç içerisinde normal yaşantısına devam etmenizi istiyoruz. Zaten stresli bir süreci geçiren hastalarımız bu yeni süreç içerisinde yatarak veya uzanarak ikinci bir stresli döneme girmelerini istemiyoruz ki vücut aktivasyonu olumsuz yönde etkilenmesin. Bu süreç içerisinde bizlerin önermiş olduğu ilaçları harfi harfine kullanmanız ve gebelik gününü bekleyerek, gebelik günündeki gebelik testinde olumlu cevapların olmasını sizler gibi bizde bekliyor olacağız.
Dünya Sağlık örgütüne göre evli çiftler eğer 1 yıl içerisinde korunmadan birlikte oluyorlarsa ve buna rağmen halen çocukları olamıyor ise bu konuda uzman bir hekime müracaat etmeleri önerilmektedir. Bunun tabii ki istisnai durumları var, evli çiftlerin yaşları çok önemli. Kadın yaşının ilerlemesine bağlı olarak gebe kalma potansiyelleri azalacağı için eğer evli çiftlerde kadının yaşı 35-40 yaş aralığında ise bu süreyi 6 aya kadar düşürebilmekteyiz.
Tedavi planlamalarımızı hastaya göre spesifik olarak yapıyoruz. Yapılan araştırmalara göre doğum sonrasında 12'inci aydan itibaren ikinci gebelik oluşabilir ve bu anne ve bebek için belirli bir risk oluşturmamaktadır. Tekrardan tüp bebek tedavisine başlama kararında en önemli faktör anne yaşı olarak karşımıza çıkıyor. Anne, genç bir yaştaysa ve yumurtalık kapasitesi iyi ise doğumdan sonra 18 ayı bekleyip arkasından anne emziriyor ise prolaktin (su salgılama hormonları) düşmüş is eve yumurtalık hormonları düzenli çalışıyor ise, bir-iki ay düzenli adet görmüş ise tüp bebek tedavisine başlayarak taze embriyo transferi gerçekleştirebiliriz. Fakat anne ileri yaşta ise veya yumurtalık kapasitesi düşük ise 12'inci aydan itibaren bebeği rahme yerleştirme işlemini uygulayabiliriz. Emzirme süresince hiçbir şekilde tüp bebek tedavisine başlamıyoruz, verdiğimiz hormonlar süte geçerek bebeğe zarar verme ihtimali olabileceğinden dolayı bu tedaviye emzirme bittikten sonra başlıyoruz. Emzirme bittikten sonra eğer 12 aylık bir sürecin içerisindeysek biz yine tedaviye başlayarak adet görüp görülmemesi önemli olmamakla beraber embriyoları oluşturup ve tüm embriyoları dondurup daha sonrasında 12 ay tamamlanmasıyla beraber bebeği rahme yerleştirebiliriz ve gebelik elde edebiliriz.
Yapılan araştırmalar hastaların işinde çalışmaya ara vermesinin, izin kullanmasının veya istirahat etmesinin gebelik şansında artış yaratmadığını gösteriyor. Çalışmanın izin alıp evde anne adayının yapılan işlemin başarılı ya da başarısız olacağını düşünüp stres yapmasından daha iyi olacağını düşünüyoruz. Embriyo transferi yapıldıktan sonra ertesi gün işe dönebilirsiniz. Genellikle hastaların tedavi süresince sadece yumurta toplama ve embriyo transfer günlerinde işyerinden toplam 2 gün izin alması yeterli olmaktadır. Embriyo transferi sonrası izin kullanıp istirahat ederken bu durumun kişide yaratmış olduğu endişe ve stresin daha fazla olumsuzluk yaratabileceği konusunda görüşler mevcuttur. Kişinin kalabalık olmayan, daha yalnız bir çevrede embriyo transferi sonrasını geçirmesi çok doğru olmamakta. Buna sebebi, kişinin bu dönem içinde diğer kişilerden alabileceği pozitif desteği alamaması durumunu yaratabileceği belirtiliyor. Bu nedenle stresli ya da toksik kimyasallara maruz kalınan bir iş yerinde çalışan hastaların embriyo transferi sonrası izin kullanmalarını önerirken, diğer hastalar içinse izin kullanmayı çok fazla önermiyoruz. Tabi anne adayını nasıl hissettiği burada en önemli nokta. Tüp bebek tedavisi gören anne adaylarına embriyo transferi sonrası için normal düzenlerine devam etmesi önerilir. Çalışılan iş ortamının stresli ya da hastanın üreme sağlığı açısından zararlı olabilmesi bu durumu değiştiriyor. Toksinlere (kimyasallar ve radyasyon gibi) maruz kalma olasılığı varsa transfer sonrası izin kullanmanın uygun olabileceği belirtiliyor. Anne adayı embriyo transferi sonrasında iş yerinde kendini psikolojik olarak rahatsız hissedecekse iş yerinden izin alıp bu süreyi dinlenerek geçirmesi de uygun bir yaklaşımdır.
Tüp bebek tedavisinin en sık görülen ve en önemli yan etkisi Yumurtalık Aşırı Uyarılma Hastalığıdır. Ancak günümüzdeki ilaç ve tedavi yöntemleri ile bu hastalığın görülme sıklığı neredeyse sıfıra indirilmiştir. Bunun dışında, çoğul gebelikler, ilaç yan etkileri, nadiren işlemler sırasında kanama, enfeksiyon gibi riskler sayılabilir. Ucundaki ödül büyük olunca birçok anne baba adayı bu çok uzak ihtimalleri rahatlıkla göze alabilmektedirler.
Tüp bebek tedavisi her üreme sağlığında problem olan anne ve baba adayına önerilmez. Anne ve baba adayının yaşı genç ,evlilik süresi bir yılı geçmemişse normal yoldan denemeleri önerilir. Fakat bir yılı tamamlamış çocuk sahibi olamamış çiftlere sorunun araştırılması önerisinde bulunulur. Burada yaş faktörü, over rezervleri, tüplerin açık olup olmadığı, sperm kalitesi sayı hareketlilik ve morfoloji değerlendirilmelerine esasen yapılacak tedavinin rotasını belirleyecektir.
Obez (aşırı kilolu) kadınların tüp bebek tedavisinde başarısız olma olasılıkları daha yüksektir. Bu hastalar kilo verirlerse başarılı bir transfer ve sağlıklı bir bebeğe sahip olma şansları yükselir. Obezite, yumurtlamayı tetikleyen hormon seviyelerini düşürmek de dahil olmak üzere; kandaki hormon seviyelerini değiştirebilir. Vücut ağırlığının boya oranına vücut kitle indeksi denir. Aşırı kiloluysanız (vücut kitle endeksinizin >30 kg/m2 olması durumu) tüp bebek tedavisinde ilave hormon ilaçları kullanımı gerekebilir ve yumurta gelişimini yönetmek de daha zor olabilir. Bu hastaların hormon ilaçlarına cevabı daha kötü olur ve daha az sayıda folikül gelişir. Ayrıca, fazla kilolu ve obez kadınların; daha az kaliteli embriyo ürettikleri, düşük yapma oranlarının daha yüksek olduğu ve daha sağlıklı bir bebeğe sahip olma şanslarının daha az olduğunu gösteren çok sayıda çalışma bulunmaktadır. Kadınlarda yağların karın çevresinde toplanması da tehlikelidir. Artmış bel /kalça çevresi oranı; bazı metabolik hastalıklar ve insülin direnci ile birlikte olunca gebe kalmayı olumsuz etkileyebilir. Polikistik overli hastalarda fazla kiloların verilmesi ile kendiliğinden düzenli yumurtlama fonksiyonu yeniden başlayabilir ve kendiliğinden gebelikler de oluşabilir.

Hamilelik döneminde fazla kilolu olmak ise; hem anne hem de bebek için, gebelik diyabeti ve preeklampsi riskine ek olarak, sezeryan ve erken doğum gibi riskleri de arttırmaktadır. Ayrıca, bir erkeğin aşırı kilolu olması; testosteron seviyeleri ve sperm kalitesi sorunları ile de bağlantılıdır. Bu nedenlerle tüp bebek tedavisi öncesinde sağlıklı beslenme ve sağlıklı kilo verme, sağlıklı bir bebeğe sahip olma şansınızı arttırmak açısından önemlidir.
Düzenli olarak jinekolojik muayene olununca, gebe kalmada problem yaşanmaz diyemeyiz. çünkü, sadece kadının değerlendirilmesi yeterli olmayıp, erkeğin de değerlendirilmesi ve en azından semen analizinin yapılması gerekmektedir. Sonuçta unutulmaması gereken nokta, infertil çiftlerin yarısında neden erkeğe ait faktörlerdir.

Bunun dışında, üreme sağlığı ve hastalıkları konusunda uzman bir hekim tarafından görülse de rutin muayenelerle anlaşılamayan ve nedenini ilk değerlendirme testleriyle bilemediğimiz, "açıklanamayan infertilite" adı verilen çiftlerde, daha ileri tetkik ve tedaviler gerekmektedir.
Uzun süre düzenli beraberliğe rağmen çocuk sahibi olamayan çiftleri belirli bir süre sonra tedirginliğe ve etraf baskısıyla toplumdan uzaklaştırmaya kadar giden bir kısır döngüye de sürükler. Yalnız daha önceden bu sebeplerle çalkalanmış anne ve baba adayları bu sürede kurtuluş yolu olarak seçtikleri tüp bebek sürecinde hormonlarında etkisiyle büyük beklentinin heyecanıyla değişik bir ruh haline girebilirler. İşte bu süreçte genelleme yaparsak bu çalkantılı ruh hali ile karşılaşmak mümkündür. Doğrudur seçeneği herkes için geçerli olmasa da gerçek paya sahiptir.
Tüp bebek tedavisiyle elde edilen hamilelikler özeldir, çünkü uzun bir bekleyiş sonucunda büyük meşakkatle anne olmuş hanımların hamilelik olmasından sonra normal hamilelik sürecinden herhangi bir farkı yoktur. Takiplerinde herhangi bir değişiklik gözlenmez. Fizyolojik olarak takip edilirler. Miadına geldiğinde doğum normal doğumda olabilir, herhangi bir sıkıntıya sürükleneceğini hisseden doktoru tarafından sezaryende yapılabilir.
Hanımların adet 2.3. Günlerinden trans vajinal ultrasonla yapılacak görüntüleme muayenesiyle tekrar o gün içinde kandan yapılacak FSH,E2 testleriyle aslında az çok kapasite o aya mahsus bilinebilir. Ayrıca son zamanlarda kullanılan bir başka testte AMH (Anti Mülleriyan Hormon) testidir ki buda rezervin yani yumurtalık deponuzun bundan sonraki yaşamınızdaki verisini bizlere sunar.
Tüp bebek tedavi döneminde doktora danışmadan ilaç kullanmak doğru değildir. Çiftlerin kadın olsun, erkek olsun kullandığı ilaçları doktora bildirmeleri gerekir. Kadının kullandığı ilaçlar yumurta geliştirmek üzere yapılan iğneler ile etkileşime girip yumurta gelişimini olumsuz etkileyebilir veya rahim iç zarını (endometrium) etkileyerek embriyonun tutunmasını bozabilir. Bazı ilaçlar tedavi öncesinde kullanılmış olsa bile vücuttan atılması için bir süre beklemek gerekebilir. Örneğin Roaccutane kullanan kişilerin 1-6 ay hamilelik için beklemeleri önerilmektedir. Eritromisin sperm için toksiktir. Bazı antidepresanlar, antipsikotik ilaçlar, tansiyon düşürmek için kullanılan kalsiyum kanal brokerleri spermin yapısını bozar, yumurtayı dölleme kapasitesini azaltır. A vitamini fazlalığı toksik etki gösterir. Kemoterapi ilaçları, vücut geliştirici ilaçlar, alerji, soğuk algınlığı, öksürük, mide hastalıkları, hipertansiyon, diyabet, böbrek, tiroid hastalıklarında, virutik enfeksiyonlarda kullanılan ilaçlar, ağrı kesiciler ve antibiyotikler üreme sağlığını etkileyebilir. Hem kadının hem de erkeğin kullandığı reçeteli ve reçetesiz tüm ilaçları doktoruna bildirmesi ve gerekirse tedavinin yeniden düzenlenmesi gerekir.
İnfertilitenin (kısırlık) sebebinin kadın ve erkek tarafından araştırılarak, sebebe yönelik tedavi planlanması gerekiyor. İnfertilite (kısırlık) sebebine göre tüp bebek (İVF) gerekirse bu tedavi yöntemi uygulanıyor. Tüp bebek tedavisi sonrasında, hastanın gebeliği oluşup doğum gerçekleştikten sonra tekrar gebe kalabilmek için muhakkak tekrar tüp bebek tedavisi gerekiyor mu? Bu sorunun cevabı her durumda değil. Kısırlığın sebebine göre mutlaka tüp bebek tedavisi gerektiren azospermi, şiddetli oligospermi veya kadında her iki tüpün kapalı olması gibi kısırlık sebepleri dışında özellikle açıklanamayan infertilite hastalarında kendiliğinden ikinci gebeliğin oluşabildiği biliniyor. Fransa'dan yapılan bir araştırmaya göre, IVF deneyen bazı çiftler daha sonra doğal olarak bebek sahibi olabiliyor. Daha önce İVF tedavisi gören hastaların tekrar tedavi almadan hangi oranda bebek sahibi olduklarını daha iyi anlamak için araştırmacılar Fransa'da üremeye yardımcı tedaviye başlayan yaklaşık 2.100 çift hakkında bilgi topladılar. Bu çiftlerin yaklaşık 1.300'ü tüp bebek yoluyla başarılı bir şekilde bebek sahibi oldu. Doğumdan 8 ila 10 yıl sonra, çiftler tedavi görmeden ikinci bir çocuk sahibi olup olmadıklarına dair bir ankete cevap verdiler. Tüp Bebek yoluyla bebek sahibi olan ebeveynlerin yüzde 17'sinin tedavisiz 2. çocukları olmuştu. Burada asıl karar verilmesi gereken nokta 2. bebek için beklenebilecek bir durum olup olmadığına karar verilmesi. Kısırlık sebebi doğal yolla hamile kalmanın imkansız olduğu nedenlerden kaynaklanıyorsa 2. bebek için muhakkak tüp bebek tedavisi gerekir. Açıklanamayan infertilite tanısında ise bekle gör yaklaşımıyla 2. çocuğun tedavisiz oluşması için hastaya süre verilebilir, fakat burada da bu süreyi verirken kadının yaşı göz önünde bulundurulmalıdır. Nitekim kadın yaşı ileri yaşta veya over rezervi düşük bir hastada 2. gebeliğin oluşması için bekle gör yaklaşımı ile yaklaşmak, hastanın tüp bebek tedavisiyle bile gebe kalamayacağı sonuçlara yol açabilir.
Kliniğimize başvurup tedavisini tamamlamış veya çeşitli sebeplerle yarım bırakmak zorunda kalmış ya da hiç başlayamamış tüm hastalarımızla özellikle sağlık hizmetinin sunulmasına yönelik dikkat edilmesi gerekenler ve sonrasında yapılabilecekler yönünden iletişim halinde olmaya özen göstermekteyiz.

Bu dönemde tedavisi tamamlanmış hastalarımızı iki kategoride değerlendirebiliriz: Birinci grup hastalarımız, yumurta toplama işlemleri tamamlanmış sabırsızlıkla transfer gününü bekleyen müstakbel anne adaylarımızdır. Onların bu heyecanlarını en az onlar kadar iyi anlayacak uzman danışmanlarımız, telefon görüşmeleriyle hem onların sorularını yanıtlayıp hemde ekip olarak her zaman yanlarında oldukları duygusunu hastalarımıza hissettirerek bu süreci daha kolay geçirmelerini sağlamaktadırlar.

İkinci grup hastalarımız ise transferleri yapılmış, beta HCG (gebelik testi) sonucunu bekleyen anneliğe bir adım daha yaklaşmış hastalarımızdır. Onları da bu süreçte yalnız bırakmıyor heyecanlarına ortak olmaya çalışıyoruz.

Gebelik elde edilmiş hastalarımızla da düzenli aralıklarla iletişim kurarak anne ve bebeğin/bebeklerin sağlık durumlarını doğuma kadar takip ediyoruz. Doğum yapmış hastalarımızla da benzer şekilde iletişim halinde olup bebek/bebekler ve anneni sağlık durumu hakkında bilgi alıp, olası sorunların çözümüne yardımcı olmaktayız

Gebelik oluşmamış hastalarımızın, tedavilerinin her aşamasında olduğu gibi, psikolojik desteğe ihtiyacı olabileceğini göz önünde bulundurarak uzman psikoloğumuz tarafından destek ve danışmalık hizmeti sağlamaktayız.

Bunun dışında, kliniğimize başvuran her hastamıza kendileri dilediği anda ulaşmaya ve yol gösterici olmaya büyük önem veriyoruz. Bu süreçte tedaviye başlayan veya başlamayan değerli hastalarımızdan aldığımız geri bildirimler bizim her zaman kendimizi onların gözünden değerlendirmemize yardımcı olmaktadır.
Tüp Bebek Tedavisine Başlarken İstenen Testler
Tüp bebek tedavisine başlamadan önce çiftlerin geçmiş dönemde herhangi bir tedavi geçirmeleri halinde bu tedaviler ile ilgili raporların sunulması, beraberinde tüp bebek tedavisi süreçlerinin belirlenmesinde çok önemli yol gösterici olan, önceki test sonuçlarının da tedavi öncesinde değerlendirilmesi gereklidir. Bu süreçte yakın zamanda yapılmamışsa, kadınların kan grubu, Anti Hbs, Anti HCV, Hemogram, Rubella IgG, VDRL, Anti HIV ve Anti Hbs-ag; erkeklerin ise semen analizi, kan grubu, Anti HIV, Anti Hbs-ag, Anti HCV, VDRL ve Hemogram testleri istenebilmektedir.

Yasal Gereklilikler
Doğal yollarla çocuk sahibi olamayan çiftler tüp bebek tedavisi sayesinde hayallerine kavuşma şansı yakalayabilmektedir. Kadın ve erkek kaynaklı infertilite nedeniyle gebelik elde edilemediğinde, in vitro fertilizasyon yani yardımcı üreme teknikleri kullanılabilmekle birlikte, bu uygulamanın yapılabilmesi için bazı yasal şartların yerine getirilebilmesi gerekiyor.

Tüp Bebek Tedavisi Başlangıcında İstenen Evraklar Nelerdir?
Türkiye'de tüp bebek tedavisi evli olmayan çiftlere gerçekleştirilemiyor. Tedavinin başlaması için öncelikle çiftlerin evli olduklarını belgelemeleri gerekmektedir. Bunun için evlilik cüzdanı ve nüfus cüzdanlarının tüp bebek tedavisi merkezlerine sunulması ve ek olarak çiftlerin son 6 ay içerisinde çekilmiş vesikalık fotoğraflarını da ibraz etmeleri şartı aranmaktadır.

Türkiye'de Bazı Süreçler Yasal Değil
SGK belli kriterler sağlandığı takdirde şartları yerine getiren çiftlerin tüp bebek tedavileri için devlet desteği sağlamaktadır. Evli olmak, kadının 23 yaşından büyük 40 yaşından küçük olması, eşlerden birinin en az 900 gün prim günü bulunması ve en az 5 yıldır SGK'lı olması, gebe kalmaya engel bir hastalığa sahip olunmaması, mevcut evlilikten bir çocuk sahibi olunmaması ve üçüncü basamak hastanelerinden heyet raporu alınması gibi şartlar yerine getirildiğinde bebek sahibi olmak isteyenler üç kere tüp bebek tedavisine başvurabiliyor.

Bu sınırlamalardan bağımsız olarak, tüp bebek tedavisi SGK tarafından karşılanmasa dahi Türkiye'de konu ile ilgili bazı sağlık hizmetlerine başvurulması yasaklanmıştır. Özellikle Türkiye yasaları gereğince taşıyıcı annelik, sperm donasyonu, tüp bebek tedavisi sırasında bebeğin cinsiyetinin belirlenmesi ve yumurta donasyonu gibi hizmetler uygulanmamaktadır. Ancak bazı gereklilikler karşılandığında sperm veya yumurta dondurup saklanabilmektedir.
*Tedavi öncesi hasta ile yapılan ilk görüşmede hastanın sistem kaydı oluşturulmalı,
*Hastanın infertilite öyküsü alınmalı,
*Klinikte yapılan işlemler hakkında kısa ve net açıklamalar yapılmalı,
*Tedavi süreci maddi ve manevi boyutu hakkında hastaya bilgi verilmeli,
*Hasta geçmiş anamnezini gösteren rapor ve tetkikleri ile hekim ön görüşmeye yönlendirilmeli,
*Hastanın soruları açık ve net şekilde yanıtlanmalı, tıbbi kısım hakkında detaylı bilgiyi hekimden alabilecekleri belirtilmeli,
*Teşhis ve tedavi şekli konusunda hekime yönlendirilmeli, fikir beyan edilmemeli,
*Tedavi süreci boyunca klinik koordinatörü ve hemşirelerine ihtiyaç durumunda ulaşılabileceği vurgulanmalı, iletişim konusunda sıkıntı yaşanmayacağı belirtilmeli,
*Mahremiyet konusunda klinik avantajlarından bahsedilmeli,
*Tedavi sürecinde randevu organizasyonlarında klinik çalışanları ile koordineli olarak ilerleneceği belirtilmeli,
*Klinikte yapılan özellikli işlemler hakkında ihtiyaç dahilinde bilgi verilmeli.
Kriyoprevasyon işlemi ART deki ilerlemeler ışığında yıllar içinde oldukça gelişen bir teknoloji olup infertilite tedavisi gören hastalarımıza umut olmaktadır.

Günümüzde üreme hücreleri ve dokularının dondurulup saklanması uygun laboratuvar koşullarında ve deneyimli kişiler tarafından yapıldığında başarılı olabilmektedir. Kriyoprevasyon işlemi belirli endikasyonlar geretirmektedir. Erkeklerde; kemoterapi, radyoterapi gibi sperm üretimini olumsuz etkileyecek tedaviler veya tümörler öncesinde, cerrahi müdaheleler ile sperm elde edebilen olgularda (azospermik ya da ağır oligospermik hasta grubu) üreme fonksiyonlarının hasar görebileceği operasyonlar öncesinde, sperm/tese hücre/doku dondurma prosedürleri uygulanabilmektedir.

Oosit dondurma işlemi düşük over rezervine sahip hastalarda fertilitenin korunması amacı ile kanser tanısı konulan ve bu nedenle kemoterapi/radyoterapi gibi üreme fonksiyonlarını etkileyecek hastalık ve cerrahi girişim gerektirebilecek kadınlarda uygulanabilmektedir.

Embriyo dondurma işlemi preimplantasyon genetik tanı yapılacak hastalarda ,OHSS riski taşıyan hastalarda, transfer başarısını olumsuz etkileyebilecek problemlerin varlığında (myom,kist vb),ve tedavi sonrasında kullanılmamış geride kalan iyi kalite embriyoların varlığında infertil çiftin omanı alınarak yapılabilmektedir. Embriyolar uzun süre saklanabilmektedir. Çiftlerimizin dondurma tarihi esas alınarak her yıl merkezimize başvurup saklama süresini uzatmak istediklerini beyan etmeleri gerekmektedir. Boşanma,vefat ve artık devam etmesini istemiyen hastalarımız imha için gerekli işlemler yapılmaktadır.

Laboratuvarımızda deneyimli personelimiz ve son teknolojik yöntemlerimizle dondurulan hücre dokular bakanlığımızın belirttiği uygun koşullarda -196 C de sıvı azot dolu tanklarda ve her biri için özel olarak ayrılan ve kodlanan bölmelerde yüksek güvenlik standartlarına uygun olarak saklanmaktadır. Deneyimli kişiler ve uygun şartlarda yapılan dondurma ve çözme işlemlerimizde herhangibir kayıp ve dejenerasyon yaşanması oldukça düşük bir ihtimaldir.

Bizler içinde önemli olan bütün bu süreçleri hastamıza doğru aktarıp güzel sonuçlar elde edip onlara umut olabilmektir.

Soru Sor